21. yüzyılda hayatımızda pek çok şey değişti. Önceden hayal bile edemeyeceğimiz şekilde iletişim kanalları oluştu. Cep telefonumuz, e-mailimiz, internetimiz olmadan nasıl yaşadığımızı hatırlamıyoruz bile. Oysa tüm bu değişimler karşısında tüm dünyada dimdik ayakta duran ama tüm dünya tarafından da sorgulanan bir kurum var: EVLİLİK
İnsanlar evlenmeye devam ediyorlar çünkü toplum denilen yapının evliliklere ve aile içinde büyütülecek çocuklara ihtiyacı var. Ancak toplum, kadına ve erkeğe “evlilik” adı altında çeşitli sorumluluklar yüklüyor, büyük beklentiler içine giriyor. Kadın ve erkekten birbirini tamamlayan tek bir parça olmalarını, öz benliklerini unutmalarını, ailelerini, toplumu ve hatta ülkelerini “ideal aile” kavramıyla temsil etmelerini bekliyor.
Evlenene kadar Ali, Ayşe, Ahmet, Oya olan bireyler birdenbire “Alinin eşi”, “Ayşenin kocası”, “gelinimiz”, “damadımız” haline geliyorlar ve tabii bu oluşumla birlikte evlenmeden önce halledilmemiş sorunlar, kişilik farkları, farklı anlayışta aile yapılarından gelmek, eğitim-kültür farklılıkları ve toplumun dayattığı her koşul evlenen çiftleri boğuyor, aynı evin içinde yaşayan iki düşman yaratıyor.
Eşiyle tanışarak evlenen kadınların %63’ü, erkeklerinse %61’i evliliklerinde sorun yaşadıklarını belirtiyorlar. Evliliğinde sorun yaşayan kadınlar ilaç, erkekler alkol kullanarak bu sorunlarını tolere etmeye çalışıyorlar. Evli çiftler sorunlarının çözümü için ya hiç destek istemiyorlar ya da sorunlar işin içinden çıkılmaz bir yumak haline geldiğinde bir uzmana başvuruyorlar.
İlişkide Yaşanan Dönemler
1. Dönem- Sembiyotik Dönem: Çok yakın olunan flört dönemi; sevgi ve ilginin anne-çocuk ilişkisi gibi birbirini beslediği yakınlık dönemidir.
2. Dönem- İkili Bağımlı Dönem: Kişilerin sürekli birbirlerini görmek istedikleri dönemdir. (telefonla uzun konuşma, sarılma, ……vb. ihtiyacı)
Bağımlılık dönemi, her ilişkide olabilir, yoğun yaşanan bu süreç sonucunda iç – içe giren roller, kişilikler sonucu bireyselleşme ihtiyacı ortaya çıkar, ön-ergenlik dönemine benzer. Bu durumda, birine bağlanmaya hazır olmayan taraf arada bir mesafe olsun ister ve çatışma başlar. Bu döneme “çatışmalı-bağımlı dönem” adı verilir.
Kişiler “çatışmalı – bağımlı dönem”i yaşamamak için yardım isterler. Bu dönem aşılınca ilişki esas istenilen seviyede olur. Bu dönem olumlu bir şekilde atlatılamazsa ayrılma veya boşanmalar, ayrı yaşamalar gözlenmektedir.
3. İlişki İçinde Farklı Dönemler: Kişilerden her biri farklı dönemler yaşayabilir. Bazı çift adayları ise, bütün dönem özelliklerini aynı anda gösterebilirler, dönem özellikleri içinde gidiş – gelişleri olabilir. İstikrar ve ilişkinin sağlıklı devamı açısından zorluk başlar.
4. Kritik Dönem: Yaşlara göre kritik dönemleri ortaya koyup, etiketlemek tehlikelidir. “20 yaş çılgınlık yaşıdır, bu yaşta evlenilmez”, “40’ından sonra azanı teneşir paklar” “30’una geldin evlenemedin, tren kaçtı”….. gibi. Kişiler 20 yaşında iken 30 yaş özelliği gösterebilir. Yaşlara göre tanı koymak, ilişkileri değerlendirmek işleri açmaza sokar. Yanlış anlamalara, kişilerin sıkıntılarının artmasına, anlaşmazlığının ciddi krizlere varmasına neden olabilir.
İlişkide Yaşananlar
1. İlişkinin Uzunluğu, Kısalığı: “Aylardır nişanlısınız, evlenemediniz”, “1 ay içinde tanışıp evlenilir mi?!” gibi yorumlar yapılır.
Sosyal, mesleki, olgunluk (hazır hissetme) nedenleriyle nişanlılık süresi uzayabilir ya da kısa sürebilir. Evlilikte de yıllara göre değerlendirme yapılır. 1, 3, 5. yıllar tehlikelidir gibi etkiler vardır. Bu da nişanlı çiftlerde bir önyargı oluşturur.
2. Çevresel, Sosyal, Kültürel Değişkenler: İlişkiyi pek çok değişken etkiler. Örneğin nişanlılık döneminde “evlendikten sonra çocuk oluncaya kadar krallar gibi yaşayacağım ama çocuk olunca ilgi, sevgi isteyerek sevgi tahtımı elimden alacak” düşüncesine kapılarak evlilikten veya çocuk sahibi olmaktan korkup kaçabilir.
3. Ben, O ve İlişkimiz (3 kişiliğiz): İki kişinin üçüncü kişiyle olan ilişkisi nasılsa kendimizle olan ilişkimiz, eşimizle olan ilişkimiz ve hatta üçüncü kişi dediğimiz ilişki ile ilişkimizi değerlendiririz. İlişki bizleri, bizler de ilişkiyi etkiliyoruz. Önemli olan tüm bu dönemlerin çiftler tarafından ortak frekansta geçirilmesidir. Her iki çift de bireyselleşme dönemini aynı anda yaşarlarsa ilişkileri yıpranır, ciddi zarar görür.
4.İlişkiyi Öğrenmek: İlişki kendi başına yaşar. İnsanlar ilişki içinde “vardırlar veya yokturlar”. İletişimde “-miş,-muş gibi yaşayanlara rastlarız;mutluymuş gibi, seviyormuş gibi……
İlişkiyi 3. bir şahısmış gibi almak ve gereken önemi vermek zorundayız, ilişki beslenmezse yok olur. Kendisi ile ilgilenmeyen kişilerin karşısındakini şikayet etmesi güç gösterisine, yarışa neden olmaktadır. Kişilerin ilişkiye nasıl davrandıkları önemlidir. Davranış, davranışı gerçekleştirir ve biter. İlişki doğallığı sever.